9 Nisan 2014 Çarşamba

canlı hissedersin. saniyenin onda biridir bu. saniyenin onda birinde yerinden kalkmanın bile bir anlamı vardır. çayın suyunu koyarsın ve kaynama noktasında var olursun. bu dilim. bu dilimlerin hepsi zamanın kibridir. kirli bir kibirdir bu canlılık. ilk canlı hissettiğin zamanı hatırla. çocuk! vardık. birdik. hamdık piştik kandık ve olduk. sürüler! beynimizdeki sürülerin koşuşturmaları. konuyu açmak. konuyu açmak açılım. clinic fingertips. bir şeylerden kaçarsın. ilk koştuğun günü hatırlıyor musun? ben hatırlamıyorum. gündüz vassaf insanların yüzmeden önce yürümeyi öğrenmesi evrimsel bir kaza sayılır demişti. insanların canlı hissetmeden yaşaması yaşamsal bir açmaz sayılır. ilk kez canlı hissettiğimde bu canlılıktan korkmuyordun. korku! başını alıp bir parça temiz suya koyduğunda nefessizliğin getirdiği bunalımdan değil, biyolojik bir çıkmaz olduğu için öleceğini bilmek. çünkü hissetmemek. bak! artık bunları istemiyorum. kendimden bahsettiğimde ne biri tarafından umursanmadığım ne hayalkırıklığı yaşadığım için açmaktan kokuyorum. bunların hepsini herkes yaşamıştır. ben artık kendimden bahsetmemek ikiyüzlülüğünde bir american beauty poşeti gibi salınmak ve sonunda daha da cansızlaşıp bir anlam kalmayıncaya dek çürümek istiyorum. bu! bundan daha fazla mutsuz olmayacağımı gördüm çünkü. ölüme en yakın, mutsuzlupa en yakın hal canlı hissettiğin hal. gecenin en koyu anının sabaha en yakın an olması gibi. 


ama bunların hepsi en nihayetinde kimsenin başaramadığı uzak bir ülkenin sözleri. bir doz için kendi evinde ne var ne yok satmaya benziyor bu. ve insanlar... insanlar junky 
lerden nefret eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder